Ana içeriğe atla

Schopenhauer'dan Yazarlara Tavsiyeler




Schopenhauer 'Okumak, Yazmak ve Yaşamak Üzerine' adlı eserinin Yazarlık ve Üslup Üzerine bölümünde bazı yazarlar ve onların eserleri üzerinden çok sert eleştiriler getirirken aynı zamanda bir yazarın nasıl yazması gerektiği konusunda okurun bakış açısını, dikkatini ve zamanını da kapsayacak bir biçimde yazarlara ders vermektedir. Bunu yaparken asla tek taraflı davranmayıp, okuyucu ile yazarın arasına girerek, okurun da nasıl kitap okuması ve tercih etmesi konusunda görüşlerini açıkça ortaya koymaktadır.

'Bir yazar, okurun zamanı, yoğunlaşma gücü ve sabrı konusunda hasis davranmalı'

'Okur eğer mümkün ise gerçek yazarları, öğretilerin kurucularını ve kaşiflerini ya da her halükarda herhangi bir bilgi dalında büyük üstatlar olarak tanınmış olanları okumalı ve onların muhtevalarını yenilerinden okumak yerine ikinci el kitapları satın almalı'


“Kelimelerin iletişime yardımcı olabilmesi için dinleyicinin de aklına, konuşan kişinin ifade ettiği fikri getirmesi gerekir” diyen John Locke gibi Schopenhauer'da 'Düşünme kabiliyetine sahip bir insan her zaman kendisini açık, sarih, anlaşılabilir ve kapalılıktan uzak sözcüklerle ifade edebilir' diyerek yazarın üslubunun nasıl olması ve kelimeleri nasıl kullanması gerektiğinin altını çizmektedir. 

Yazarlara ve yazmaya gayreti olanlara tavsiye olması amacıyla Schopenhauer'un düşünceleri oldukça dikkate değerdir. Bu yüzden onun bir yazarda olması gereken nitelikleri anlattığı düşüncelerini maddeler haline getirip, kavrayışa katkı sağlaması amacıyla daha yalın bir hale sokmaya gayret ettik. 

1- Para için yazanlardan olmayın

Her şeyden evvel iki tür yazar vardır : Sırf ele aldığı konu için yazanlar ve sadece yazmak için yazanlar. Birinci tür, kendisine insanlarla paylaşılmaya değer görünen düşüncelere yahut tecrübelere sahiptir, ikinci türdekiler ise paraya ihtiyaç duyar ve dolayısıyla esasen para için yazarlar. Onlar yazmak için düşünürler ve düşüncelerini eğip bükerek uzattıkça uzatmalarıyla kendilerini ele verirler; keza yarı doğru yarı yanlış, ters, sahte, zorlama ve kararsız olan düşüncelerini işleme tarzlarıyla ve bir de kaypaklık sevgileriyle ki böylelikle olmadıkları gibi görünebilirler. Onların yazılarındaki açıklık ve sarihlik eksikliğinin nedeni budur. Dolayısıyla sırf sayfayı doldurmak için yazdıkları çabuk fark edilir.

Çıkarılacak Dersler :

    a) Paylaşılmaya değer düşünceleriniz olsun
    b) Ele aldığınız konu hakkında etraflıca çalışıp, onun hakkında kendi fikirlerinizi anlatın
    c) Para kazanmak için düşünmeyin; düşünün ve düşüncelerinizi paylaşın
    d) Düşüncelerinizi açık ve belirgin bir şekilde anlatmaya çalışın; eğip bükmeyin
    e) Sayfayı doldurmak için zorlamayın

'Okumaya değer herhangi bir şey yazacak olan ancak mutlak anlamda ele aldığı konunun hatırı için yazan insandır. (Sırf ele aldığı konunun hatırı için yazmadıkça kimse okunmaya değer herhangi bir şey yazamaz)

En büyük adamların en iyi eserleri ya hiçbir karşılık beklemeksizin ya da karşılığında çok az bir şey elde ederek yazmak zorunda kaldığı dönemden kalmadır. Bu şu ispanyol atasözüyle de teyit edilemektedir. Onur ve para aynı kesede bulunmaz. 

2. Yazmadan evvel gerçekten ve ciddi biçimde düşünün

Yazmadan evvel gerçekten ve ciddi biçimde düşünen yazarların sayısı her ne kadar az ise de, bunlardan konunun özü üzerine düşünenlerin sayısı çok daha azdır; bu sözünü ettiklerimden geri kalanlar sadece bu konu üzerine yazılmış kitaplar ve bu konu üzerine başkalarının söylemiş oldukları üzerine düşünürler. Düşünebilmek için onların başka insanların düşüncelerinin daha doğrudan ve daha güçlü uyarıcı dürtüsüne sahip olmaları gerekir. Bunlar onların en yakın temalarıdır ve bu yüzden her zaman onların tesiri altında kalırlar ve doğrusunu söylemek gerekirse yazdıklarında özgün bir şeye rastlamak imkansızdır. Buna mukabil öncekileri düşünmeye sevk eden bizatihi konunun kendisidir, bu yüzden onların düşünmesi doğrudan bu konuya yönelir. İsimleri ölümsüzleşecek yazarları ancak bunlar arasında buluruz.

Çıkarılacak Dersler :

    a) Anlatmak istediğiniz konunun özüne yönelin, düşüncelerinizi bu alana yoğunlaştırın
    b) Başkalarının konu hakkında söyledikleri hakkında da düşünün ama tesiri altında kalmayın
    c) Tekrar etmeyin, Özgün olun

3. Bir yazarın malzemesi kendi gözlemleri, kendi çıkarsamalarıdır

Bir yazar malzemesini doğrudan kendi kafasından, bir başka deyişle kendi müşahedelerinden çıkarmadıkça okunmaya değer değildir. (...) derlemeler mümkün olduğunca çok az okunmalıdır. Bunlardan tamamen uzak durmak da güçtür, çünkü derlemeler birkaç yüz yıl içerisinde birikmiş bilgiyi küçük bir hacim içerisinde toplayan özet kitapçıklar da ihtiva eder. 

Haşereler - dünyanın her yerinde kuraldır - her zaman hazır pusuda beklerler ve düşünürlerin olgun görüşlerini kendilerine mal ederek yorulmak bilmez bir şekilde kendilerince geliştirmeye çalışmakla meşguldürler. 

Çıkarılacak Dersler :

    a) Kendi perspektifinizi sunun; kendi açınızdan inceleyin konuyu
    b) Kimsenin fikirlerini, düşüncelerini anlatmayın. Kendi düşüncelerinizi anlatın
    c) Bazı konularda derlemelere bakın, olayın bütünü ve gelişimi hakkında fikir edinin

4. Eski öğretilerden yararlanın

Eski ve kusursuz bir kitap çok kere yeni ve kötülerinin hatırına rafa kaldırılır; oysa bunlar sırf para için yazıldıklarından tafralı, tantanalı bir hava ile ortaya çıkarlar ve yazarının dostları tarafından göklere çıkarılırlar. Bilim alanında kendisinden söz ettirmek isteyen bir kimse pazara yeni bir şey sürer; bu çok kere daha önce doğru olarak kabul edilmiş bir ilkenin eleştirilmesine dayanır, öyle ki o bu yolla kendine ait yanlış bir ilkeyi doğru olarak kabul ettirebilir. Ve zaman zaman onun bu çabası kısa bir müddet başarılı olabilir, ama nihayetinde eski ve doğru olan öğretiye geri dönülür. 

Çıkarılacak Dersler :

    a) Yeni ve çok reklamı yapılan kitaplara hemen aldanmayın
    b) Yazıldığı günden günümüze kadar gelebilmiş kitaplardan yararlanın
    c) Öğretilerin kurucuları veya bir bilgi dalında uzman olanları tercih edin

5. Etkileyici bir başlık

Adres bir mektup için ne ise başlık da bir kitap için o olmalıdır; bir başka söyleyiş, onun temel amacı kitabı kamuoyunda onun içindekilere ilgi duyacak olanlara takdim etmek olmalıdır. Dolayısıyla başlığın etkileyici olması gerekir; esas itibariyle kısa olduğundan, veciz, kısa ve gizli anlamlara gebe olmamalıdır ve eğer mümkünse muhtevayı tek bir sözcükle anlatmalıdır. (...) En kötü başlıklar çalıntı olanlar, demek istediğim daha önce başka kitapların taşıdığı başlıklardır (...) Taklit edilmiş, bir başka deyişle yarı çalıntı başlıklar da bunlara akrabadır.

Çıkarılacak Dersler :

    a) Başlık, kitabın içindekileri kısa ve öz bir biçimde anlatmalı
    b) İlgi çekici olmalı
    c) İlgi çeksin diye, içeridekilerden alakasız ya da başka anlam uyandıran bir başlık olmamalı
    d) Daha önce kullanılmamış bir başlık olmalı

6. Kendi üslubunuzu ortaya koyun

Üslup zihnin fizyonomisidir ve mizaç yahut kişilik için bedenin fizyonomisinden daha güvenli bir ipucu sunar. Bir başka kimsenin üslubunu taklit etmek bir maske takmaya benzer. Maske ne kadar güzel olursa olsun, cansız olduğu için çok geçmeden yavan ve tahammül edilmez bir şey haline gelir; dolayısıyla tasavvur edilecek en çirkin çehre bile olsa değil mi ki canlıdır, daha iyidir. Üslupta yapmacılık gereksiz yere yüz ekşitmek gibi bir şeydir. Bir insanın yazdığı dil, ulusunun fizyonomisidir. (...) Bir başka yazarın üslubundaki kusurları araştırmaktan geri durmamalıyız, ta ki biz de aynı hataları kendi üslubumuzda işlemekten sakınabilelim.

Üslup bir insanın, üzerine düşündüğü konu yahut o konu hakkında söyledikleri her ne olursa olsun, bütün düşüncelerinin şekli tabiatını - her zaman aynı kalması gerekir - ele verir. Üslup bir kimsenin bütün fikirlerinin, ne kadar çeşitli olursa olsun, yoğrulup şekillendiği hamurdur. 

Sözgelimi sıradan akla sahip insanlar için düşündükleri gibi yazmaya karar vermek kesinlikle mümkün değildir; çünkü onlar böyle yapacak olsalar, eserlerinin muhtemelen çok basit ve çocukça görünebileceği gibi bir düşünce içerisindedirler ve böyle bir düşünce onlara zor gelir. Eğer dürüstçe çalışmaya koyulsalar ve gayet basit bir şekilde gerçekten düşündükleri sıradan fikirleri ifade etmeye çalışsalar, okunabilirler ve hatta kendi alanlarında öğretici bile olabilirler. Fakat onlar bunun yerine gerçekte göründüklerinden çok daha derin bir şekilde düşündükleri intibaını uyandırma, okuru buna inandırma gayreti içerisindedirler.

Neticede söylemeleri gereken şeyleri zorlama ve çetrefilli bir dille söyler, yeni sözcükler uydururlar ve düşüncenin etrafında dolanan ve onun üzerini örten uzayıp giden cümleler kaleme alırlar. (...) Yazmanın en kolayı kimsenin anlayamayacağı şekilde yazmaktır; öte yandan derin meseleleri herkesin anlayacağı biçimde yazmaktan daha zor bir şey yoktur.

Çıkarılacak Dersler :

    a) Yazarken kimseyi taklit etmeyin, kendiniz olun
    b) Kendi üslubunuzu ortaya koyarsanız, fikirlerinizi daha rahat ortaya koyabilirsiniz
    c) Başka yazarların üslubundaki kusurları bulmaya çalışın, kendinize ayna tutacaktır
    d) Dürüst olun; kendiniz gibi görünün, başkası gibi görünmeye gayret etmeyin
    e) Fikirlerinizi en basit ve herkesin anlayabileceği biçime getirerek yazın
    f) Farklı görünmeye çalışmak için kendinizden uzaklaşmayın

7. Söyleyecek bir şeyleriniz olsun ve onları nasıl söyleyeceğinizi bilin

Et qui parlant beaucoup ne disent jamais rien (Çok şey konuşur ama asla hiçbir şey söylemez) 

Fikirce zengin iyi bir yazar hemen başından okurun güvenini kazanır; okur onun gerçekten ve içtenlikle söyleyecek bir şeyleri olduğuna inanır; ve bu akıllı okuyucuya yazarı dikkatli bir şekilde takip etme sabrı verir. Bu tür bir yazar her zaman kendisini en doğrudan ve en basit tarzda ifade eder, bunun tek nedeni onun gerçekten söyleyecek bir şeyleri olmasıdır; çünkü o okuyucuda başka bir şey değil, kendi kafasındaki düşünceyi uyandırmayı arzu eder.

Kendilerini mümkün olduğu kadar belirgin bir şekilde ifade etmekten uzak duran yazarların ayırt edici özelliği her zaman soyut ifadeleri seçerler. Oysa akıllı insanlar daha somut ifadeleri tercih ederler daima; çünkü bunlar söz konusu meseleyi daha yakın bir görüş menziline (muhakeme alanına) taşırlar, ki bu her türlü ispatın temelidir. 

Akıllı insanlar yazdıklarında bizimle gerçekten konuşurlar ve bu sebepten ötürü hem bizim ilgimizi çekmeye, hem de bizi eğlendirmeye muvaffak olurlar. Sadece akıllı yazarlar kullanımlarına hakkıyla dikkat ederek sözcükleri bir araya getirir ve onları titizlikle seçerler. 

Çıkarılacak Dersler :

    a) Yazacağınız konu hakkında birçok fikriniz olsun
    b) İçten olun ve fikirlerinizi basit tarzda ifade edin
    c) Soyut ifadelerden kaçının, somut ifadelerle okuyucunun aklında, söylemek istediklerinizi uyandırın
    d) Yapmacık olmayın; okuyucu ile konuşun (konuştuğunuz gibi yazmak değil) ve güvenini kazanın
    e) Kelimeleri titizlikle seçip bir araya getirin
    f) Olağanüstü şeyleri söylemek için bile insanların kullandığı dili kullanın; çetrefil ifadelere ve bilmecemsi kinayelere büründürmeye ihtiyaç duymayın.

8. Abartıdan kaçının, anlaşılır olmaya özen gösterin

Nasıl ki abartılı herhangi bir şey genellikle yazarın hedeflediği şeyin tam tersini meydana getirirse, sözcükler de düşünceyi anlaşılabilir hale getirmeye, ancak belli bir dereceye kadar hizmet eder. Her lüzumsuz sözcük amacının tahakkukuna (gerçekleşmesine) mani olacaktır. Küçük bir düşünceyi anlatmak için çok sayıda sözcük kullanma, her zaman her yerde vasatlığın işaretidir; buna mukabil çok sayıda düşünceyi birkaç sözcüğe giydirmek seçkin kafaların hiçbir zaman aldatmayan belirtisidir.

Çıplak hakikat her zaman en güzelidir ve ifadesi ne kadar basit ise bırakacağı izlenim de o kadar derindir. Bunun nedeni kısmen dinleyicinin (okuyucunun) zihnini, ikincil düşüncelerle dikkati dağılmış olmaksızın, doğrudan ele geçirmesidir... 

Çıkarılacak Dersler :

    a) Bir yazar her türlü mübalağadan kendisini korumalıdır
    b) Az sözcükle çok şey anlatmak, çok sözcükle az şey anlatmaktan daha gösterişlidir
    c) Basit olan mükemmeldir, zor olan basit olabilmektir
    d) Anlatmak istediğiniz konu üzerine yoğunlaşın; ikincil düşüncelerle dikkati dağıtmayın


SON OLARAK ;

Bir yazarın fikirleri önemli, aydınlatıcı ve genel olarak aktarılmaya değer ise, bunlar zorunlu olarak cümleleri dolduracak kadar cevher ve malzemeye sahip olacaklardır...

Bir yazar sözcüklerini ve söyleyiş biçimlerini daraltmak yerine düşüncelerini genişletmeye çalışmalıdır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kullanımlar ve Doyumlar Yaklaşımı

Psikolog Elihu Katz, insanların toplumsal ve psikolojik kökenli ihtiyaçları olduğunu, bu ihtiyaçları karşılamak için medyadan ve diğer kaynaklardan beklenti içine girdiklerini, medyaya maruz kalma neticesinde bu ihtiyaçların bazılarını giderdiklerini söyler. Everette Denis, medya içeriklerinin, izleyicilerin istek ve beklentilerini tatmin etmek için düzenlenebileceğini belirtir. Her iki kişinin de bahsettiği konu:  'Kullanımlar ve Doyumlar Yaklaşımı' Bu yaklaşıma göre insanlar bazı sosyal ve psikolojik ihtiyaçlarını gidermek için medya içeriklerini kullanır ve psikolojik doyuma ulaşırlar. Eğlence, bilgi edinme, haberdar olma ihtiyacını medya içeriklerini tüketerek giderebilirler. Mühim olan şudur ki; medya patronları bu sosyolojik araştırmayı yaparak/yaptırarak mı içeriklerini oluşturuyor, yoksa kendi ihtiyacına uygun olarak mı? Toplumun merak ettiği, açlık duyduğu, doyurması gereken, bilgilenmesi gereken konular ne ise belirli dönemlerde bazı program ve dizi türle

Ekme Kuramı ve Zihin Biçimlendirme

TANIM Televizyonun etkisi uzun dönemlidir. Bu etki azar azar, derece derece, dolaylı fakat zamanla birikerek olur. Ekme kuramına göre, çok fazla televizyon izlemenin gerçek hayattan çok televizyon programlarındaki dünyayla tutarlı tutumları ektiği düşünülür. Örneğin, Televizyon izlemek, doğrudan şiddet davranışına sebep olmaksızın, dünyadaki şiddet hakkında insan zihnini biçimlendirir. Ekme araştırmaları medyaya toplumsallaştırıcı bir araç olarak bakar ve televizyon izleme süreleri arttıkça, gerçekliğin televizyondaki versiyonuna inanma oranlarının artıp artmadığını araştırır. Prof. George Gerbner ve arkadaşları televizyon dramalarının az ama önemli etkileri olduğuna, bu etkinin toplumsal dünya ile ilgili tutum, inanç ve yapıları üzerinde önemli olduğunu ileri sürer. İÇERİKLER Bir televizyon kanalının tüm gün yaptığı programların; içeriklerinin analizini yaptığınızda kanalın kimliğini ve hedeflerini çıkartabilirsiniz. Kaç kişi kadın, kaç kişi erkek? Meslekleri ne? Kıya

Gerçeklik ve Hiper Gerçeklik

'Gerçeklik hayal gücünün bir ürünüdür' - Perception 1/1 En basit düzeyde gerçeklik, beynimiz tarafından inşa edilir. Dünyada yaşadığımız her deneyim sonrası beynimiz bu uyaranların her birini anlamlandırır ve yarattığı gerçeklik üzerinden yeniden tanımlar. Bu tanımlamanın sonucu olarak tutumlarına ve davranışlarına etki eder. Beynimizin yarattığı gerçeklik, aile, eğitim, din, kitle iletişim araçları, kültür, geçmiş ve şimdinin deneyimleri üzerine biçimlendirilmektedir. Bu yüzden gerçeklik bakış açısına göre değişmektedir. Gerçeklik, gerçekte ne olduğu ve bu olanı beynimizin nasıl anlamlandırdığı ile ilgilidir. Çağdaş toplumlarda, toplumu anlamlandırarak bütünlük oluşturma işlevi kitle iletişim araçları tarafından yerine getirilmektedir. Kitle iletişim araçları dış dünyanın anlamlandırılmasında bir çeşit süzgeç rolünü oynamanın yanı sıra, kişilerin kim oldukları, kim olmak istemeleri gerektiği, dışarıya karşı nasıl görünmesi gerektiği gibi konularda etkin bir rol üstlenm