Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Propaganda

Tanım : Belirli çıkar gruplarının kendi öğreti ve idealleri için, insanların düşünce, tutum ve davranışlarına etki etmek, değiştirmek veya yönlendirmek için kullandığı sistematik (dizgesel) olarak uygulanan iletişim çalışmalarına verilen isimdir. Tarihçe : Günümüzde propaganda sözcüğü etkileme, sindirme ve yanıltma yöntemlerini içeren olumsuz bir izlenim yaratır.* Propaganda sözcüğünün inanç, değer ve uygulamaların sistematik bir şekilde yaygınlaştırılması anlamına gelen özgün kullanımı Papa XV. Gregorius’un Protestan reformunun aykırı düşünsel etkilerini yok etmek amacıyla 1622 yılında Vatikan tarafından kurulan Congregatio de Propaganda Fide (Katolik İman Yayma Cemiyeti) adlı misyoner örgüte verildiği isme dayanmaktadır. * 18-19. yüzyıl ve sonrasında Avrupa dilinde politik fikirlerin, dinsel inançların ve hatta ticari reklamcılığın geniş alanlara yayılması anlamına gelen tarafsız bir anlam olarak kullanılmıştır. * Amaç : Dünya siyaset arenasında amaçları

Gerçeklik ve Hiper Gerçeklik

'Gerçeklik hayal gücünün bir ürünüdür' - Perception 1/1 En basit düzeyde gerçeklik, beynimiz tarafından inşa edilir. Dünyada yaşadığımız her deneyim sonrası beynimiz bu uyaranların her birini anlamlandırır ve yarattığı gerçeklik üzerinden yeniden tanımlar. Bu tanımlamanın sonucu olarak tutumlarına ve davranışlarına etki eder. Beynimizin yarattığı gerçeklik, aile, eğitim, din, kitle iletişim araçları, kültür, geçmiş ve şimdinin deneyimleri üzerine biçimlendirilmektedir. Bu yüzden gerçeklik bakış açısına göre değişmektedir. Gerçeklik, gerçekte ne olduğu ve bu olanı beynimizin nasıl anlamlandırdığı ile ilgilidir. Çağdaş toplumlarda, toplumu anlamlandırarak bütünlük oluşturma işlevi kitle iletişim araçları tarafından yerine getirilmektedir. Kitle iletişim araçları dış dünyanın anlamlandırılmasında bir çeşit süzgeç rolünü oynamanın yanı sıra, kişilerin kim oldukları, kim olmak istemeleri gerektiği, dışarıya karşı nasıl görünmesi gerektiği gibi konularda etkin bir rol üstlenm

Gündem Belirleme ve Eşik Bekçileri

Bir önceki yazıda Ekme Kuramını incelemiş ve medyanın nasıl zihin biçimlendirdiği üzerine araştırmaları paylaşmıştık. Bu yazı da diğer yazı ile doğrudan bağlantılı bir yazıdır. Eğer okumadıysanız, bir önceki yazıyı da okuyup bu yazıyı okumanız gerekir. Böylece taşlar yerine oturmuş olacaktır. Gündem Kurma Kuramı Bu kuramın temeli medyanın haberleri sunuş biçimi ile toplumun üzerinde kafa yorduğu ve konuştuğu konuları belirlediği düşüncesine dayanır. Kısaca medya, insanların çoğunun ne hakkında konuşacağına ve izleyicilerin/okuyucuların gerçekleri ne olarak düşüneceğini kuracağı gündemle etkiler. * İnsanlar dünyada neler olduğunu kitle iletişim araçları (Televizyon, İnternet, Sosyal Medya, Gazete, Radyo) üzerinden bilgi alarak anlamaya çalışmaktadır. Bu yüzden medyaya bağlıdır. Kitle iletişim araçları, toplumda meydana gelen bazı olaylara daha fazla ilgi gösterirken, bazılarına ise daha az ilgi gösterirler. Dolayısıyla insanlar da medyanın kurmuş olduğu gündem sayesinde olay

Ekme Kuramı ve Zihin Biçimlendirme

TANIM Televizyonun etkisi uzun dönemlidir. Bu etki azar azar, derece derece, dolaylı fakat zamanla birikerek olur. Ekme kuramına göre, çok fazla televizyon izlemenin gerçek hayattan çok televizyon programlarındaki dünyayla tutarlı tutumları ektiği düşünülür. Örneğin, Televizyon izlemek, doğrudan şiddet davranışına sebep olmaksızın, dünyadaki şiddet hakkında insan zihnini biçimlendirir. Ekme araştırmaları medyaya toplumsallaştırıcı bir araç olarak bakar ve televizyon izleme süreleri arttıkça, gerçekliğin televizyondaki versiyonuna inanma oranlarının artıp artmadığını araştırır. Prof. George Gerbner ve arkadaşları televizyon dramalarının az ama önemli etkileri olduğuna, bu etkinin toplumsal dünya ile ilgili tutum, inanç ve yapıları üzerinde önemli olduğunu ileri sürer. İÇERİKLER Bir televizyon kanalının tüm gün yaptığı programların; içeriklerinin analizini yaptığınızda kanalın kimliğini ve hedeflerini çıkartabilirsiniz. Kaç kişi kadın, kaç kişi erkek? Meslekleri ne? Kıya

Kullanımlar ve Doyumlar Yaklaşımı

Psikolog Elihu Katz, insanların toplumsal ve psikolojik kökenli ihtiyaçları olduğunu, bu ihtiyaçları karşılamak için medyadan ve diğer kaynaklardan beklenti içine girdiklerini, medyaya maruz kalma neticesinde bu ihtiyaçların bazılarını giderdiklerini söyler. Everette Denis, medya içeriklerinin, izleyicilerin istek ve beklentilerini tatmin etmek için düzenlenebileceğini belirtir. Her iki kişinin de bahsettiği konu:  'Kullanımlar ve Doyumlar Yaklaşımı' Bu yaklaşıma göre insanlar bazı sosyal ve psikolojik ihtiyaçlarını gidermek için medya içeriklerini kullanır ve psikolojik doyuma ulaşırlar. Eğlence, bilgi edinme, haberdar olma ihtiyacını medya içeriklerini tüketerek giderebilirler. Mühim olan şudur ki; medya patronları bu sosyolojik araştırmayı yaparak/yaptırarak mı içeriklerini oluşturuyor, yoksa kendi ihtiyacına uygun olarak mı? Toplumun merak ettiği, açlık duyduğu, doyurması gereken, bilgilenmesi gereken konular ne ise belirli dönemlerde bazı program ve dizi türle

ANLAMLANDIRMAK

Anlamlandırma Kavramına Göstergebilimsel ve Nöro-Bilimsel Bakış İletişim, anlatan ile anlayan arasında geçen bir ilişki sürecidir. Bu ilişkinin her türlü biçimi anlam üretmektedir. Özellikle görsellik içeren iletişim biçimlerinde anlam üretimi sözcüklerden daha başarılıdır. Bunun sebebi beynimizin görselliğe ayırdığı alanın işitmeye ayırdığı alandan daha fazla olmasıdır.  Yapılan araştırmalar bir iletişim sürecinde iletişimin %83'ünün görsel, %11'inin işitsel olduğunu, bir konuşma eylemi gerçekleştiğinde ise karşımızdakinin üç özelliğine dikkat ettiğimizi gösteriyor. Bunlar: %7 Kelimeler, %38 Tonalite, %55 Vücut Dili. Bu veriler bize görsel mesajın ne kadar önemli olduğunu ve görselliğe daha fazla dikkat etme eğilimimiz olduğunu göstermektedir. Anlamlandırma sürecinde dikkat önemli bir faktördür. Dikkat ettiğimiz, aynı zamanda algıladığımız olduğundan, anlamlandırma yaparken dikkatin önemi yadsınamaz. Kitle iletişim araçları sürekli olarak ve çok sayıda me

ANLAMLANDIRMAK ÜZERİNE

 - GİRİŞ - “Hepimiz aynı kişiye bakıyor ama aynı kişiyi görmüyoruz” İnsan anlamlandırdığı hayatı yaşar. İnsan doğduğu andan itibaren yaşadığı dünyayı keşfetmeye çalışır. Sürekli tarama halinde, sürekli etkileşim halindedir. Görür, duyar, dokunur, tadar, koklar... Sonuçta her deneyiminin ardından bir anlam çıkarır. Deneyimlerden çıkan anlam, kişinin ulaştığı sonuçtur; yargıdır. Size göre normal geldiğini düşündüğünüz bir davranışınızın, başkaları tarafından tuhaf karşılandığını yaşamışsınızdır.  Ya da kahkahalar atarak izlediğiniz bir filme başkalarının sizin kadar çok gülmediğine, okuduğunuz bir kitaptan sizin çıkardığınız mesajla, başkasının çıkardığı mesajın aynı olmadığına da tanık olmuşsunuzdur.  Siz bir parti liderini çok severken, söyledikleri çok mantıklı gelirken, onu sevmeyenlerin nasıl olup ta onu sevmediğini anlayamadığınızı da hatırlarsınız...  Değil mi?  Tüm bunların sebebi, hepimizin her şeyi farklı anlamlandırmasıdır. İnsanlar doğduğu