Tanım :
Belirli çıkar gruplarının kendi öğreti ve
idealleri için, insanların düşünce, tutum ve davranışlarına etki etmek,
değiştirmek veya yönlendirmek için kullandığı sistematik (dizgesel) olarak
uygulanan iletişim çalışmalarına verilen isimdir.
Tarihçe
:
Günümüzde propaganda sözcüğü etkileme, sindirme ve
yanıltma yöntemlerini içeren olumsuz bir izlenim yaratır.*
Propaganda sözcüğünün inanç, değer ve
uygulamaların sistematik bir şekilde yaygınlaştırılması anlamına gelen özgün
kullanımı Papa XV. Gregorius’un Protestan reformunun aykırı düşünsel etkilerini
yok etmek amacıyla 1622 yılında Vatikan tarafından kurulan Congregatio de Propaganda Fide (Katolik İman Yayma Cemiyeti) adlı
misyoner örgüte verildiği isme dayanmaktadır. *
18-19. yüzyıl ve sonrasında Avrupa dilinde politik
fikirlerin, dinsel inançların ve hatta ticari reklamcılığın geniş alanlara
yayılması anlamına gelen tarafsız bir anlam olarak kullanılmıştır. *
Amaç :
Dünya siyaset arenasında amaçlarına erişmek için
siyasetin kullandığı dört araç vardır :
1.
Propaganda
2.
Diplomasi
3.
Ekonomi
4.
Savaş
Bunların her biri sırasıyla ikna stratejisini,
pazarlık stratejisini ve zor kullanma stratejisini şekillendirirler. Sırasıyla
kullandıkları nakiller ise semboller, anlaşmalar, mallar ve şiddettir.
Bu dördü içerisinde kuşkusuz en yayılmacı ve
bulaşıcı olanı siyasal münasebette bulunma biçimi propagandadır. Propaganda
savaşta veya barışta diğerlerinin etkin bir şekilde fonksiyonlarını yerine
getirebilmeleri için temel bir gerekliliktir.
Sonuç itibari ile propagandanın fonksiyonu manipüle etmek ve amaçlara
ulaşmayı kolaylaştırmaktır.
Dr. Hans Speier propagandanın 5 amacının olduğunu
ileri sürer.
1. Boyun eğdirme
2. Bozgunculuk
3. İşbirliği
4. Yoksulluk duygusu aşılama
5. Panik
Etkili
Propagandanın Dört Ana Şartı
1.
Kitlenin
dikkati sağlanmış olmalı
2.
Kitlenin
güveni sağlanmış olmalı
3.
Kitlenin
eğilimleri göz önünde tutulmalı ve propagandanın yaratmak istediği
değişiklikler, kitlelerin içinde bulunduğu anda beslediği umut ve bekleyişler
karşısında bile hoş görünen alternatifler olarak sunulmuş olmalı
4.
Kitlelerin
içinde bulunduğu ortam, bekleyiş yapısındaki değişmenin getireceği eylem
yönünde harekete geçmeye elverişli olmalıdır.
O andaki
mevcut umut, bekleyiş ve istekleri ile ilgili eğilim yapısına ters
düşmemelidir.
Ancak unutulmaması gereken bir şey vardır:
Propaganda şartları değiştiremez, şartlar altındaki inançları değiştirebilir;
insanları inançlarını değiştirmeye zorlayamaz, fakat sadece onları böyle
yapmaya ikna edebilir.*
Chicago Üniversitesinde siyaset bilimi üzerine
dersler veren Harold Lasswell, siyasal iktidarların sadece fiziksel güç
kullanmadıklarını, bunun yanında kamuoyunun kitle iletişim araçları vasıtasıyla
oluşturulduğunu belirtmiştir. Onun yaklaşımı kitle iletişim araçlarının
propaganda amaçlı olarak kullanıldığını ve böylece kamuoyunun etkilendiği
görüşüne dayanıyordu. Çünkü kitle insanı propagandaya karşı direnecek bir
akıldan ve bilgi birikiminden yoksun, çobanlar tarafından yönlendirilen sürü
olarak görülüyordu. Siyasal-ekonomik ve entelektüel seçkinler kitle iletişim
araçlarını kullanarak bu insanları yönlendirebiliyorlardı. *
Kitle
Psikolojisi
Gustave Le Bon Kitleler Psikolojisi adlı kitabında
kitlelerin tutum ve davranışsal yapısını derinlemesine incelemiştir. Le Bon’a
göre, kitleleri meydana getiren fertler kim olursa olsun; kalabalık durumuna
gelmiş olmaları onlara bir nevi kolektif ruh aşılar. Bu ruh onları, her biri
tek başına ayrı ayrı bulundukları halde duyacaklarından, düşüneceklerinden ve
yapacaklarından tamamıyla başka hissettirir, düşündürür ve yaptırır. Le Bon kitle içindeki ferdin, tek ve yalnız
fertten ne kadar farklı olduğunun kolaylıkla görülebileceği tezini savunur.
Le Bon’un tezinden yola çıkarak, günümüzde de bu
kolektif ruhun sokaklardan sosyal medyaya geçmiş olduğu sonucunu çıkarmak
yanlış olmaz. Le Bon’a göre Kitle içindeki fert, çokluk sayı fazlalığının
verdiği bir duygu ile, tek başına yapamayacağı şeyleri yaparak bireyliğini terk
eder.
Le Bon, cahil bir insan ve bilgin, bir kere kitle
içinde yer alınca, olayları objektif olarak değerlendirmede aynı kabiliyet
seviyesine gelirler. Çok yüksek bir zekaya sahip olmanın bir önemi yoktur.
Le Bon’un kitle psikolojisini tanımlayan tezinin
asıl önemli noktası şudur : Kitleler bilinçaltı tarafından yönlendirilir.
Eylemleri kendi iradelerinin inisiyatifinden çok, ilkelliğin etkisindedir.
Gerçekleştirilmesi bakımından eylemleri mükemmel olabilir, fakat bunları beyin
idare etmediğinden, bireysel tahrik ve kışkırtmaların etkisi ve yaptırımlarına
göre hareket eder. Kitle içten gelen güdülerin esiridir.
Bu içten gelen güdüleri harekete geçirecek ve
propagandanın etkili olabilmesini sağlayacak faktörler, kitlenin lideri ve onun
ne zaman ne söylediğidir.
Propagandanın cephanesi söz ve kelimelerdir.
Goethe’nin ifade ettiği gibi: “En güçlü silah, zamanı gelmiş fikirdir.”
Propaganda yöntemi, gelişigüzel sarf edilen sözler değildir. Üzerinde
çok uzun düşünülmüş, zaman ve zemini iyi hesaplanmış, şekil ve
ölçüsü doğru belirlenmiş ve hedef kitlesi tayin edilmiş bir faaliyetler
bütünüdür. Her bir adım bir öncekinin devamı ve bir sonrakinin
başlangıcıdır. *
Sağlıklı bir iletişim esnasında algılarımızın
yüzdesi şu şekildedir : Kelimeler %7, Tonalite %38 ve Vücut dili %55. Hitler
bir kitleye hitap ederken, en arkada olan kişinin de görebileceği bir konumdan
seslenir, vücut dilini ve ses tonunu çok iyi ayarlardı. Kitleleri harekete
geçirmesinin veya ikna etmesinin ardında yatan gerçeklerden biri de budur.
Propaganda oluştururken bazı tekniklerden
yararlanmak gerekir, bu tekniklerin amacı kitleleri ikna etmek ya da gizli
telkinlerde bulunmaktır. Le Bon’un bahsettiği gibi kitleler bilinçaltı ile
yönetilir. Bunlardan en önemlileri tren etkisi ve uyuyan etkidir. (Bu konulara
ileride değineceğiz.)
Okuma
Önerileri
1.
Shelley E.
Taylor, Sosyal Psikoloji
2.
Levent
Yaylagül, Kitle İletişim Kuramları
3.
Gustave Le
Bon, Kitleler Psikolojisi
4.
Toby Clark,
Sanat ve Propaganda
5.
Ünsal Oskay,
Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş
Yorumlar
Yorum Gönder