Ana içeriğe atla

NöroPolitika, Politik Eğilimler ve Karar Verme Süreci


Nöro Politika, İnsanların politik eğilimlerini ve karar verme süreçlerini incelemek için uygulanan bir ölçme ve araştırma yöntemlerinden biridir. Beynin, herhangi bir söylem, olay, kişi ve/veya partiye nasıl reaksiyon gösterdiğini ölçümlemeye çalışır. Bu ölçümlerde beynin neden bu reaksiyonu gösterdiğini sadece bu verilere göre yorumlamak yanlış olabilir. Çünkü bilginin duyu organları ile beynimize aktarılıp değerlendirilmesi, karar verme ve davranış geliştirme süreçlerinde yukarıdan aşağıya ve aşağıdan yukarıya modülasyonlardan oluşan bir dizi kompleks işlemler gerçekleşmektedir. Bu kompleks işlemleri de etkileyen iç ve dış faktörler bulunmaktadır. (Yazının akışını bozmamak için bu kompleks işlemlerden, konu ile ilgilenenler için yazının sonunda Derin başlıklı kısımda detaylı olarak bahsedilecektir.)

“Politik eğilimler ve tehdit karşısında oluşan farklı fizyolojik yanıtlar beyinde muhtemelen amigdal merkezinde yoğunlaşan farklı aktivitelere karşılık gelebilirler. Amigdal’in lokalize uyarımıyla tepki reaksiyonunun oluşması arasında bir ilişki vardır. Amigdal aynı zamanda sosyal içerikli tehditlere yönelik davranışların oluşmasında temel role sahiptir ve bu politik eğilimlerle ilişkili olabilir. Politik ve sosyal eğilimlerin nesilden nesile aktarılmasında, sadece sosyal ve kültürel şartlar değil, aynı zamanda içinde bulunduğumuz sosyal çevre tarafından da etkilenmiş olan genetik aktarım muhtemeldir.

Hibbink ve ark. Politik Eğilimler Fizyolojik Farklılıklara Denk Düşer,2008
Görüldüğü üzere bu yöntem, mutlak bir sonuç için değildir; sonuca ulaşmak için kullanılan ölçme enstrümanlarından biridir ve bu enstrümanlar, sonuca ulaşmada belirsizliğin azalması için kullanılmaktadır.

İnsanların davranışlarını inceleyerek, karar verme süreçleri hakkında çıkarsamalar yapabilmek için multidisipliner bir anlayışla yaklaşmak gerekir. Bunların başında kültürel antropoloji, sosyoloji, psikoloji, nörobilim, göstergebilim, istatistik ve hatta son on yılda insanlar üzerinde; özellikle karar verme süreçlerinde sosyal medyanın etkisi münasebeti ile dijital antropoloji gelmektedir.

Politik alanda insanların eğilimleri, kriterleri ve karar verme süreçleri incelenirken, onların kültür kodları ve bilinçaltı kodları nörobilimde kullanılan cihazlar tarafından çıkmaz, bu cihazlar ne olduğunu gösterir, neden olduğunu göstermez. Nedeni için yine insanın zihnine yönelmek gerekir. Bunun içinde psikanaliz; serbest çağrışım, açık temsil, alımlama gibi yöntemler, mesajların analizi içinde fenomenolojik, semiyotik ve semantik yaklaşımlara başvurmak, insanların nasıl bir kültür içerisinde yetiştiğini incelemek gerekecektir.


Kültür ve Davranış

Bireyin kültürünü alma biçimi, kişilik oluşumuna etki eder. (Margaret Mead 1901-1978) Her kültürün, o kültürden olan bireylerin bütününde ortak bir davranış olduğu hipotezi, bir kültürün birliğini yapan ve onu öbür kültürlere nispetle kendine özgü kılan, özellikle de bu davranış üslubunda yatar. Ralph Linton’a göre temel kişilik doğrudan bireyin ait olduğu kültür tarafından belirlenmiştir.

Her kültürün dilde, inançlarda, geleneklerde, sanatta ve başka bir çok şeyde ifadesini bulan bir üslubu vardır. Her kültüre özgü bu üslup, bu “bakış” bireylerin davranışlarında yatar.

İnsanların gelişim sürecinde kişiliğinin oturması, aileden aldığı ödül ve yasaklarla çevrelenmiş kültürel aktarıma, yaşadığı çevreden, bulunduğu gruptan aldığı aktarımlara ve eğitimine dayanmaktadır. Bireyin kişiliği bu etkiler neticesinde oluşurken, kararlarını etkileyecek kriterleri de şekillenecektir.

Birey aldığı kültüre göre,  bakacak, görecek, anlamlandıracak, inanacak, güvenecek, karar verecektir.

Nöro Politika ve İnanç

Bireyin aldığı kültür, onun anlamlandırmasını da etkiler. Kişi ya inandığı gibi gören biri olacaktır, ya da gördüğüne inanan biri. Bu iki kişilik tiplerini açıklamak gerekirse, biri rasyoneldir, değerlendirir ve ona göre karar verir, girdiler (bilgiler) değiştikçe kendisini geliştirir. Diğeri için bir kere inanmak yeter. Artık o ne olursa olsun, inandığı gibi görür, değerlendirmez, hiç bir negatif etki onun için önemli değildir.

İnanç sisteminin beyindeki ödül mekanizması ile bir bağı vardır. Bu ödül mekanizması dopamin ile çalışır ve her türlü inanma davranışında bu mekanizma devreye girer. Dolayısıyla konusu ister din, ister politika, isterse de inanç gerektiren başka birşey olsun, bir şeye inanma ve bağlanma beyindeki ödül mekanizmasını ve bu mekanizmanın çalışması da dopamini gerektirir. İnsan da bu olanağı kullanarak inanmayı gerçekleştirir. İnanmanın sürekli kılınması beyindeki ödül sisteminin sürekli uyarılması anlamına gelir. İnanma sonucu kendisini ödüllendirilmiş hisseden insan da mutlu olur.

Nöro Politika : Tercih ve Ödül

Sosyal koşullarda bize tercih yapma esnekliği sağlayan beyin bölgesinin, beyindeki emosyon ve ödül mekanizmalarına bağlı olarak çalışması ilginçtir. Göze çarpan ilişki, tercihlerimizin zihinsel olarak bize “özgür” kararlarımız gibi görünmelerine rağmen aslında ödül sistemine sıkı sıkıya bağlı olmalarıdır. Bunun da anlamı : Biz sosyal ve politik hayatta özgürmüş gibi tercihlerimizi kullanırken, aslında içten içe kendimizi ödüllendiriyoruz.

Bu tespit bize açıklıyor ki, politik eğilimlerde birey, yaşadığı duygusal tepkimelere karşı bir davranış sergilemekte.Bu da olgunun değil algının ve anlamlandırmanın önemli olduğu bir çıkarsamanın önemini göstermekte. Kazanma, haklı çıkma, üstünlük kurma gibi ödüllendirmeler ise bireyin bağlılığını artırmaktadır.

Bireyden Kitleye, kitleden bireye

Durkheim için her toplumun kolektif zihin tasarımlarından, idealler, değerler ve bu toplumun bireylerinin ortak duygularından  kurulu bir “kolektif bilinci” vardır.

Bu kolektif bilinç bireyden önce vardır, bireye kendini dayatır, bireyin dışındadır ve onu soyutlayarak aşar; kolektif bilinç ve bireysel bilinç aynı çizgi üzerinde değildir. ilki ikinciye üst konumdadır; çünkü daha karmaşıktır, belirlenmiştir.

Bir ayakkabıcı ile bir profesör aynı amaç için bir araya geldiklerinde artık birey değil, kitledirler ve aynı kitle ruhunu taşırlar. Onları bir araya getiren değerleri ve ortak duygularıdır. Bu duygular kolektif bilinçtir.

SONUÇ

Akerlof şöyle der : “Pazarlamacılar paranızı, politikacılar oyunuzu almak için uğraşır.” Bütün mesele bunu nasıl yapacaklarını bilemezler. İyi bir iletişim stratejisi kurabilmek ve kararlarınızı yönlendirmek için sürekli ölçmek zorundalardır. Bu kimi zaman anket yoluyla olur, kimi zaman Nörobilimsel yöntemlerle. Oysa insanların karar verme evresinde çok fazla etken rol oynamaktadır. Sadece bireyler için değil, gruplar arasında da değişik mekanizmalar vardır. Tüm bunları araştırmadan belirsizliğin ortadan kalkması söz konusu değildir. Bunun için de multidisipliner bir çalışma gerekmektedir.

Freud, insanların ihtiyaç değil, arzu dürtüsü üzerine biçimlendirildiğini, arzularının ihtiyaçlarını gölgede bıraktığını söylüyor. Yani gerçekçi bakmak yerine arzularının yolunda, bir hayalin peşinde gidiyorlar.

Nobel ödüllü bilim insanı Kohneman, Beklenti Teorisi kuramında, insanların karışık, riskli durumlarda, karar verirken, her zaman mantıklı ve akılcı davranmadığını söyler.

Her iki bilim insanının da özellikle üstüne durduğu yöntem ise serbest çağrışım yöntemi dir. Bu yöntem ile insanların içindeki gizli kalmış bilinçdışı irrasyonel dürtülerin çıkarılıp, ilişkilendirilerek, kitlelerin bilinçli hareketlere dönüştürülebileceğinden bahsetmektedirler.. Bunun için insanların bilinçaltında yatan motivasyonlarını gerçekten anlamaya çalışmak gerekir.

Verilen oyların aynı zamanda insanların karakterini yansıttığını unutmamak gerekir. Bunu iyi bilen manipülasyon ustası politikacılar, insanların derininde yatan değerlerine bakıp, (araştırmalar ile) arzularına ve fark edemedikleri özlemlerine hitap etmektedir. Onların en derin arzularına ve korkularına dalmadıkça, kitleleri harekete geçiremeyeceğini ve davranışlarına etki edemeyeceğini iyi bildikleri için ulusun zihnini aynı şeyi düşünmek, hissetmek ve arzulamak için birleştirmeye çalışırlar.

Son söz :

Kendimizi özgür hissedebiliyoruz ama gerçekten de özgür müyüz?
Kaynaklar ve Okuma Önerileri

  1. Prof. Dr. Oğuz Tanrıdağ, Sosyal Nörobilim
  2. Denys Cuche, Sosyal Bilimlerde Kültür Kavramı
  3. Gustave Le Bon, Kitleler Psikolojisi
  4. https://www.slideshare.net/ErdemDagdemir/limbik-sistem-40731886
  5. Alfred Adler : İnsan Tabiatını Tanıma
  6. Shelley E. Taylor, Sosyal Psikoloji
  7. Yrd. Doç. Dr. İrem Anlı, Psikanalitik Kuramlar
  8. Daniel Kahneman, Thinking, Fast and Slow
  9. George A. Akerlof, Robert J. Shiller, Sazan Avı & Manipülasyon ve Hile Ekonomisi

DERİN (KARAR VERME SÜRECİ)

  1. Duyu organları ile toplanan veriler (Uyarılar), beynin kendine ait olan özgül alanlarında projekte olurlar. Birincil Duyu Korteksi)
  2. Birincil duyu korteksi özgül uyaranları işlemden geçirir.
  3. Unimodal duyu bağlantı korteksi birincil duyu korteksinden aldığı özel nitelikteki duyuları daha üst düzeyde işlemden geçirir.
  4. Burada birden fazla duyu modalitesi birleştirilir. (Örneğin Görme için, Ne şebekesi ile Nerede şebekesi aynı anda işlem yapar. Ne şebekesi, görünenin biçimi, rengi gibi bilgilerle ilgilenirken, nerede şebekesi konumla, uzay-zamansal boyutla ilgilenir.XYZ)
  5. Uyaran, (bilgi, veri) geçmiş yaşantıların ışığında bir değerlendirme sürecine girilir. (Duygusal ve motivasyonel değerler ve bağlamdan sorumlu bölgeler devrededir.)
  6. Beyin duyumları geçmiş yaşantıların ışığında ve sinir ağlarının düzenleyici mekanizmaları (seçme, çarpıtma, boşlukları doldurma gibi) doğrultusunda organize ederek dünya hakkında bazı varsayımlar geliştir.(Bu varsayımlar arasında en olası tanım için maksimum olasılık ilkesine göre karar verir.)
  7. Gördüğümüz şey nesnenin özelliklerinden çok, duyumların beyin tarafından düzenlenmesidir.
  8. Bu değerlendirme bölgelerinden gelen bilgi ventral striatumda biraraya gelmekte ve buradan talamus aracılığıyla tekrar kortekse, ilgili bağlantı bölgelerine gönderilmekte, ayrıca dorsal bazal ganglionlar da bu süreci kontrol ederek, talamus aracılığıyla davranışı etkilemektedir.
  9. Uyaranın tanımlanmasından sonra (nesnel özellikler ve duygu değerleri) uygun yanıt olacak bir davranışın seçilmesi, planlanması, başlatılması veya önlenmesinde hedefe yönelik etkinliğin düzenlenmesi gerekir.
  10. Bunu frontal bölge bağlantıları aracılığıyla gerçekleştirir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ekme Kuramı ve Zihin Biçimlendirme

TANIM Televizyonun etkisi uzun dönemlidir. Bu etki azar azar, derece derece, dolaylı fakat zamanla birikerek olur. Ekme kuramına göre, çok fazla televizyon izlemenin gerçek hayattan çok televizyon programlarındaki dünyayla tutarlı tutumları ektiği düşünülür. Örneğin, Televizyon izlemek, doğrudan şiddet davranışına sebep olmaksızın, dünyadaki şiddet hakkında insan zihnini biçimlendirir. Ekme araştırmaları medyaya toplumsallaştırıcı bir araç olarak bakar ve televizyon izleme süreleri arttıkça, gerçekliğin televizyondaki versiyonuna inanma oranlarının artıp artmadığını araştırır. Prof. George Gerbner ve arkadaşları televizyon dramalarının az ama önemli etkileri olduğuna, bu etkinin toplumsal dünya ile ilgili tutum, inanç ve yapıları üzerinde önemli olduğunu ileri sürer. İÇERİKLER Bir televizyon kanalının tüm gün yaptığı programların; içeriklerinin analizini yaptığınızda kanalın kimliğini ve hedeflerini çıkartabilirsiniz. Kaç kişi kadın, kaç kişi erkek? Meslekleri ne? Kıya

Kullanımlar ve Doyumlar Yaklaşımı

Psikolog Elihu Katz, insanların toplumsal ve psikolojik kökenli ihtiyaçları olduğunu, bu ihtiyaçları karşılamak için medyadan ve diğer kaynaklardan beklenti içine girdiklerini, medyaya maruz kalma neticesinde bu ihtiyaçların bazılarını giderdiklerini söyler. Everette Denis, medya içeriklerinin, izleyicilerin istek ve beklentilerini tatmin etmek için düzenlenebileceğini belirtir. Her iki kişinin de bahsettiği konu:  'Kullanımlar ve Doyumlar Yaklaşımı' Bu yaklaşıma göre insanlar bazı sosyal ve psikolojik ihtiyaçlarını gidermek için medya içeriklerini kullanır ve psikolojik doyuma ulaşırlar. Eğlence, bilgi edinme, haberdar olma ihtiyacını medya içeriklerini tüketerek giderebilirler. Mühim olan şudur ki; medya patronları bu sosyolojik araştırmayı yaparak/yaptırarak mı içeriklerini oluşturuyor, yoksa kendi ihtiyacına uygun olarak mı? Toplumun merak ettiği, açlık duyduğu, doyurması gereken, bilgilenmesi gereken konular ne ise belirli dönemlerde bazı program ve dizi türle

Gerçeklik ve Hiper Gerçeklik

'Gerçeklik hayal gücünün bir ürünüdür' - Perception 1/1 En basit düzeyde gerçeklik, beynimiz tarafından inşa edilir. Dünyada yaşadığımız her deneyim sonrası beynimiz bu uyaranların her birini anlamlandırır ve yarattığı gerçeklik üzerinden yeniden tanımlar. Bu tanımlamanın sonucu olarak tutumlarına ve davranışlarına etki eder. Beynimizin yarattığı gerçeklik, aile, eğitim, din, kitle iletişim araçları, kültür, geçmiş ve şimdinin deneyimleri üzerine biçimlendirilmektedir. Bu yüzden gerçeklik bakış açısına göre değişmektedir. Gerçeklik, gerçekte ne olduğu ve bu olanı beynimizin nasıl anlamlandırdığı ile ilgilidir. Çağdaş toplumlarda, toplumu anlamlandırarak bütünlük oluşturma işlevi kitle iletişim araçları tarafından yerine getirilmektedir. Kitle iletişim araçları dış dünyanın anlamlandırılmasında bir çeşit süzgeç rolünü oynamanın yanı sıra, kişilerin kim oldukları, kim olmak istemeleri gerektiği, dışarıya karşı nasıl görünmesi gerektiği gibi konularda etkin bir rol üstlenm