Ana içeriğe atla

Mesajın Mecrası ve Dikkat


Her reklam her yere olmaz.



Reklamcı ve medya planlamacıların çoğunlukla yaptıkları hata, dataları yanlış kullanmaktır ve dolayısıyla markaya maddi zararlar vermektedirler. En çok tirajı olan gazetenin en arka sayfasına, ya da en çok rating alan bir TV programına reklam vermek için zannediyorum pazarlama doktorası yapmaya lüzum yoktur.

Önemli olan markanın bir soruna karşı sunduğu çözümü en iyi hangi alanda/mecrada vereceğini bilmektir. Yanlış yerde verilen doğru mesaj, göz ardı edilebir, ve doğru olarak nitelendirilmez ve ödül/ceza mekanizmasını tetikleyemediği için bilinçaltında doğru olarak kodlanmaz. Örneğin güvenlik şirketleri ile alakalı bir reklamın en doğru alanı gazetelerin üçüncü sayfalarıdır. Bunun nedenlerini aşağıda inceleyeceğiz.

Markalar ürünleri veya hizmetleri ile alakalı mesajları her hangi bir mecrada verirken şu aşamaları geçmek zorundadırlar.

1.     Dikkat çekmek
2.     Merak uyandırmak
3.     Motivasyon

Dikkati nöro-psikolojik olarak incelediğimizde;

«Dikkat; etrafımızda sürüp giden farklı olayların aynı anda farkında olmamızı sağlayan bilinç ve uyanıklık temelinde, gerektiğinde bu olaylardan herhangi birisinin seçilerek, ona yönlendirilmesi, bu yönelimin belirli bir süreyle sürdürülebilmesi ve gerektiğinde başka bir uyaran üzerinde yoğunlaştırılabilmesi yeteneğimizdir.» William James

Daha Derin


1.     Etrafımızda sürüp giden farklı olayların aynı anda farkında olmamızı sağlayan bilinç ve uyanıklık temelinde BİLİNÇ
2.     Gerektiğinde bu olaylardan herhangi birisinin seçilerek, MODÜLASYON
3.     Ona yönlendirilmesi MOTİVASYON
4.     Bu yönelimin belirli bir süreyle sürdürülebilmesi ISRAR (Weber Fechner Yasası)
5.     Gerektiğinde başka bir uyaran üzerinde yoğunlaştırılabilmesi yeteneğimizdir. FARKLI UYARANA YÖNELİM



Beyin davranış ilişkileri açısından bakıldığında ise,

     1.     RAS
     2.     Talamus
     3.     Singulat Korteks 
     4.  Prefrontal ve Pasterior Parietal Korteksler


Bir gazeteyi elinize aldığınızı düşünün. İlk sayfadan son sayfaya kadar birçok resim ve yazı göreceksiniz. Ancak orta sayfaya geldiğinizde sağ taraftaki sayfanın boş olduğunu düşünün. Bomboş bir sayfa. Hemen dikkatinizi çekecektir. Daha sonra sağ altta bir yazı görürsünüz: ‘Bu sayfanın temizliği XYZ Deterjanı ile yapılmıştır.’

Dikkat matrisi açısından baktığımızda, olağan dışı bir durum söz konusudur. Boş bir sayfa. Beyin ilk olarak nedenini sorgular: Yanlış basım vs... Merak oluşturulmuştur. Daha sonra aşağıdaki küçük yazıya dikkat edersiniz ve oraya odaklanırsınız. Motivasyon kısmını da geçmiş olduk. En sonunda mesajı okutmuş oldunuz. Hedef kitleniz olayın içerisine çekildiği için, bu deneyim artık onun için unutulmaz olacak ve uzun süreli belleğe kayıt yapmış olacaktır.

Nöro Bilim açısından ele aldığımızda,

Dikkat modülasyonları alana özgü ve alandan bağımsız olarak ikiye ayrılabilir. Görsel nöronların görsel uyaranlara, yüz nöronlarının yüzlere, posteriyor pariyetal nöronların mekânsal hedeflere, dil alanlarının sözcüklere verdikleri benzeri yanıtlar alana özgü dikkat yanıtlarını oluştururlar.  (Mesulam,2004)

Dikkat matrisinin bütünü (fark etme etkinliği, enterferansa direnç, çevrim-içi işleme kapasitesi ve sinyal gürültü oranı) tüm alana özgü ve alandan bağımsız dikkat modülasyonlarının kolektif göstergesidir. (Mesulam,2004)

Weber Fechner Yasası

Yazının bu bölümünde uyaranın şiddetinden bahsetmek gerekiyor. Uyaran denildiğinde kastedilen oluşturulan mesajdır.

Uyarım şiddeti arttıkça duyum da artar; ama bu ikisinin artışı aynı oranda değildir. 1847-48’lerde Alman fizyoloğu Weber, dokunma duyusu ile yaptığı deneyler sonucunda şunu gösterdi: uyaranın şiddeti iki katına çıkarıla çıkarıla, geometrik dizi olarak artırıldığında, duyum da artar ama aynı şiddette değil daha hafif, aritmetik dizi olarak artar. Yani uyaran: n+2n+4n+8n+.... şeklinde arttırıldığında, duyum yalnızca n+2n+3n+4n+.... şeklinde artar. Weber’in dokunma duyusu için gösterdiği bu kuralın diğer duyular içinde, yani beş duyu içinde geçerli olduğunu Fechner 1870’lerde gösterdi. Onun için bu kural, yani uyaran geometrik dizi olarak artırılınca, duyum artışının ancak aritmetik dizi düzeyinde olduğu kuralı Weber-Fechner Yasası olarak anılır. (Öktem,2013)

Uyarım hep aynı şiddette devam ederse, bir süre sonra duyu azalır; çünkü alışma olur. Örneğin parmağınızda devamlı taşıdığınız yüzüğü belirli bir süre sonra hissetmezsiniz.

Her gün geçtiğiniz sokakları düşünün, bir sürü reklam tabelaları var ve hep aynı yerdeler. Ne kadarı fark edilebilir durumdalar?

Sonuç olarak, bir mesajın öncelikle dikkat çekmesi, daha sonra motive etmesi ve merak uyandırması gerekir. Tüm bunların ardından uyaranın şiddetini belirli bir geometrik dizine göre artırılmalıdır.

Kaynaklar

1.     M. Mesulam, Davranışsal ve Kognitif Nörolojinin İlkeleri
2.     Ö. Öktem, Davranışsal Nörofizyolojiye giriş
3.     S. Karakaş, Kognitif Nörobilimler
4.     O. Tanrıdağ, Temel Beyin Bilgisine ve Nöro Davranışsal Sendromlara Giriş








Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ekme Kuramı ve Zihin Biçimlendirme

TANIM Televizyonun etkisi uzun dönemlidir. Bu etki azar azar, derece derece, dolaylı fakat zamanla birikerek olur. Ekme kuramına göre, çok fazla televizyon izlemenin gerçek hayattan çok televizyon programlarındaki dünyayla tutarlı tutumları ektiği düşünülür. Örneğin, Televizyon izlemek, doğrudan şiddet davranışına sebep olmaksızın, dünyadaki şiddet hakkında insan zihnini biçimlendirir. Ekme araştırmaları medyaya toplumsallaştırıcı bir araç olarak bakar ve televizyon izleme süreleri arttıkça, gerçekliğin televizyondaki versiyonuna inanma oranlarının artıp artmadığını araştırır. Prof. George Gerbner ve arkadaşları televizyon dramalarının az ama önemli etkileri olduğuna, bu etkinin toplumsal dünya ile ilgili tutum, inanç ve yapıları üzerinde önemli olduğunu ileri sürer. İÇERİKLER Bir televizyon kanalının tüm gün yaptığı programların; içeriklerinin analizini yaptığınızda kanalın kimliğini ve hedeflerini çıkartabilirsiniz. Kaç kişi kadın, kaç kişi erkek? Meslekleri ne? Kıya...

Schopenhauer'dan Yazarlara Tavsiyeler

Schopenhauer ' Okumak, Yazmak ve Yaşamak Üzerine ' adlı eserinin Yazarlık ve Üslup Üzerine bölümünde bazı yazarlar ve onların eserleri üzerinden çok sert eleştiriler getirirken aynı zamanda bir yazarın nasıl yazması gerektiği konusunda okurun bakış açısını, dikkatini ve zamanını da kapsayacak bir biçimde yazarlara ders vermektedir. Bunu yaparken asla tek taraflı davranmayıp, okuyucu ile yazarın arasına girerek, okurun da nasıl kitap okuması ve tercih etmesi konusunda görüşlerini açıkça ortaya koymaktadır. 'Bir yazar, okurun zamanı, yoğunlaşma gücü ve sabrı konusunda hasis davranmalı' 'Okur eğer mümkün ise gerçek yazarları, öğretilerin kurucularını ve kaşiflerini ya da her halükarda herhangi bir bilgi dalında büyük üstatlar olarak tanınmış olanları okumalı ve onların muhtevalarını yenilerinden okumak yerine ikinci el kitapları satın almalı' “Kelimelerin iletişime yardımcı olabilmesi için dinleyicinin de aklına, konuşan kişinin ifade ettiği fikri getirmesi gerek...

ANLAMLANDIRMAK

Anlamlandırma Kavramına Göstergebilimsel ve Nöro-Bilimsel Bakış İletişim, anlatan ile anlayan arasında geçen bir ilişki sürecidir. Bu ilişkinin her türlü biçimi anlam üretmektedir. Özellikle görsellik içeren iletişim biçimlerinde anlam üretimi sözcüklerden daha başarılıdır. Bunun sebebi beynimizin görselliğe ayırdığı alanın işitmeye ayırdığı alandan daha fazla olmasıdır.  Yapılan araştırmalar bir iletişim sürecinde iletişimin %83'ünün görsel, %11'inin işitsel olduğunu, bir konuşma eylemi gerçekleştiğinde ise karşımızdakinin üç özelliğine dikkat ettiğimizi gösteriyor. Bunlar: %7 Kelimeler, %38 Tonalite, %55 Vücut Dili. Bu veriler bize görsel mesajın ne kadar önemli olduğunu ve görselliğe daha fazla dikkat etme eğilimimiz olduğunu göstermektedir. Anlamlandırma sürecinde dikkat önemli bir faktördür. Dikkat ettiğimiz, aynı zamanda algıladığımız olduğundan, anlamlandırma yaparken dikkatin önemi yadsınamaz. Kitle iletişim araçları sürekli olarak ve çok sayıda me...