Ana içeriğe atla

Nöro-İletişim (Neuro-Communication)


Nöro-İletişim kavramı, Nörobilim ve İletişim kelimelerinin birleşmesinden türetilmiştir.

Nörobilim, sinir sisteminin anatomisi, fizyolojisi, biyokimyası veya moleküler biyolojisi alanlarında faaliyet gösteren, özellikle sinir siteminin davranış ve öğrenme ile ilişkisini inceleyen bilim dalıdır. (Tıbbi Sözlük)

Sinir sistemi, ‘sinir hücrelerinden ve bunların uzantılarından oluşan çok geniş bir iletişim şebekesi’ diye tarif edilir. (Schneider & Tarshis, 1995, S:58)

Anlaşılacağı gibi sinir sistemi, vücudumuzun iletişim sistemidir. Bu iletişim sistemi, dışarıdan gelen uyarıları (bilgileri) değerlendirip, işleyip uygun cevap oluşturmaktadır. Bu cevaplar da bizim davranışlarımızdır.

İnsanda sinir sistemi iki ana bölümden oluşmaktadır. Merkezi Sinir Sistemi ve Çevresel Sinir Sistemi. Merkezi Sinir Sistemi, çeşitli seviyeleri ile ‘karar organı’nı oluşturmaktadır. Çevreden gelen bilgiyi işleyerek değerlendirir ve uygun cevap emrini verir.  Çevresel Sinir Sistemini ise, Merkezi Sinir Sistemi ile çevre arasında bir aracı olarak düşünebiliriz; bu bir getirici-götürücü sistemdir, çevre bilgilerini Merkezi Sinir Sistemine, onun verdiği emirleri de tepki organlarına yani kaslara ve salgı bezlerine taşır. (Öget Öktem, 2013, S:9)

İletişim, bir bilginin gönderici tarafından bir kanal üzerinden alıcıya aktarılma sürecidir. Uzun yıllar boyunca iletişimde Lasswell’in iletişim formülü baz alınmıştır. Bu formül; Kim, Kime, Neyi, Hangi Kanalla, Hangi Etki ile söylüyor? şeklindedir.  Temel olarak bu formül yine geçerlidir, ancak detaylar her geçen gün genişlemektedir. Artık bilginin oluşturulma ve gönderilme süreci daha detaylıdır. Bu detayın sebebi ise Alıcıdır. Alıcının bilgiyi fark etmesini sağlamak, daha sonra bilgiyi işleyişi, bellekte yer etmesi gibi her basamak en ince ayrıntısına kadar düşünülmekte, ona göre süreç geliştirilmektedir. Çünkü artık hataya yer yoktur.

Nöro-İletişim; İletişim’de Nörobilim’den yararlanmaktadır. İletişimde hata payını minimize etmeyi ve bilinçli bir iletişim modeli oluşturmayı ilke edinmiştir. İki bölümden oluşur; İnsanı anlamak ve İnsana anlatmak. Birinci kısım nörobilim, ikinci kısım ise iletişim’dir. Nöro-İletişim; insana giden bilginin değerini, biçimini,  şiddetini, hangi kanalla ve ne kadar süre olması gerektiği ile alakalı çalışmalar yapar. Bunu yaparken yine insanı ve onun davranışlarını inceler.

Günümüzde, insanı anlamadan, onların gönderilen mesajları nasıl algılayacağı hakkında araştırmalar yapmadan ve hedef kitle hakkında bilgi sahibi olmadan yapılan iletişim çalışmalarında başarısızlık oranı çok yüksektir. Bu yüzden Nöro-İletişim modeli, önümüzdeki günlerde klasik iletişim modellerinden daha fazla önem teşkil edecektir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ekme Kuramı ve Zihin Biçimlendirme

TANIM Televizyonun etkisi uzun dönemlidir. Bu etki azar azar, derece derece, dolaylı fakat zamanla birikerek olur. Ekme kuramına göre, çok fazla televizyon izlemenin gerçek hayattan çok televizyon programlarındaki dünyayla tutarlı tutumları ektiği düşünülür. Örneğin, Televizyon izlemek, doğrudan şiddet davranışına sebep olmaksızın, dünyadaki şiddet hakkında insan zihnini biçimlendirir. Ekme araştırmaları medyaya toplumsallaştırıcı bir araç olarak bakar ve televizyon izleme süreleri arttıkça, gerçekliğin televizyondaki versiyonuna inanma oranlarının artıp artmadığını araştırır. Prof. George Gerbner ve arkadaşları televizyon dramalarının az ama önemli etkileri olduğuna, bu etkinin toplumsal dünya ile ilgili tutum, inanç ve yapıları üzerinde önemli olduğunu ileri sürer. İÇERİKLER Bir televizyon kanalının tüm gün yaptığı programların; içeriklerinin analizini yaptığınızda kanalın kimliğini ve hedeflerini çıkartabilirsiniz. Kaç kişi kadın, kaç kişi erkek? Meslekleri ne? Kıya...

Schopenhauer'dan Yazarlara Tavsiyeler

Schopenhauer ' Okumak, Yazmak ve Yaşamak Üzerine ' adlı eserinin Yazarlık ve Üslup Üzerine bölümünde bazı yazarlar ve onların eserleri üzerinden çok sert eleştiriler getirirken aynı zamanda bir yazarın nasıl yazması gerektiği konusunda okurun bakış açısını, dikkatini ve zamanını da kapsayacak bir biçimde yazarlara ders vermektedir. Bunu yaparken asla tek taraflı davranmayıp, okuyucu ile yazarın arasına girerek, okurun da nasıl kitap okuması ve tercih etmesi konusunda görüşlerini açıkça ortaya koymaktadır. 'Bir yazar, okurun zamanı, yoğunlaşma gücü ve sabrı konusunda hasis davranmalı' 'Okur eğer mümkün ise gerçek yazarları, öğretilerin kurucularını ve kaşiflerini ya da her halükarda herhangi bir bilgi dalında büyük üstatlar olarak tanınmış olanları okumalı ve onların muhtevalarını yenilerinden okumak yerine ikinci el kitapları satın almalı' “Kelimelerin iletişime yardımcı olabilmesi için dinleyicinin de aklına, konuşan kişinin ifade ettiği fikri getirmesi gerek...

ANLAMLANDIRMAK

Anlamlandırma Kavramına Göstergebilimsel ve Nöro-Bilimsel Bakış İletişim, anlatan ile anlayan arasında geçen bir ilişki sürecidir. Bu ilişkinin her türlü biçimi anlam üretmektedir. Özellikle görsellik içeren iletişim biçimlerinde anlam üretimi sözcüklerden daha başarılıdır. Bunun sebebi beynimizin görselliğe ayırdığı alanın işitmeye ayırdığı alandan daha fazla olmasıdır.  Yapılan araştırmalar bir iletişim sürecinde iletişimin %83'ünün görsel, %11'inin işitsel olduğunu, bir konuşma eylemi gerçekleştiğinde ise karşımızdakinin üç özelliğine dikkat ettiğimizi gösteriyor. Bunlar: %7 Kelimeler, %38 Tonalite, %55 Vücut Dili. Bu veriler bize görsel mesajın ne kadar önemli olduğunu ve görselliğe daha fazla dikkat etme eğilimimiz olduğunu göstermektedir. Anlamlandırma sürecinde dikkat önemli bir faktördür. Dikkat ettiğimiz, aynı zamanda algıladığımız olduğundan, anlamlandırma yaparken dikkatin önemi yadsınamaz. Kitle iletişim araçları sürekli olarak ve çok sayıda me...